5 Mayıs 2007 Cumartesi

Gripin: Rock Müziğin ‘Ağrı Verici’si

Günümüz Türk rock müziğinin sevilen gruplarından Gripin, adını verdiği ikinci albümünü yayınladı. Gripin, sekiz yıl önce müziğe ‘cover’ yaparak başlayıp ‘underground rock’ dünyasında hızla yürümüş bir grup. 2004’te kendi şarkılarından oluşan ilk albümlerini yayınlayıp yer üstüne çıktılar. Bugünlerde şarkıları radyolarda sıkça çalınıyor, klipleri kanallarda dönüyor.
Gripin’i daha önce dinlemediyseniz ve adına bakıp da ‘ağrıma iyi gelir’ diye dinlerseniz yanılırsınız. Bu Gripin bilakis, ağrıyı artırıyor, dokunuyor. Çünkü her şeye ‘iyi gelen’ Gripin’in, o strafora benzer kabuğuyla boğaza düğümlenen yanını oluşturuyorlar daha çok. Kendileri de öyle diyor zaten: “Adını aldığımız ilaçla pek örtüşmüyoruz. O ilaç ağrıya iyi geliyor, biz ise artırıyoruz. Bizim şarkılarımız ağlatır.” İşte yeni albümlerindeki bir şarkıdan ve yaşadığımız zamana ilişkin bir tespiti içeren ‘ağrı verici’ örnek bir cümle: ‘Kanla karışık yağmurlarla özgürlük yağıyor üstümüze’. Grupla yaptığımız söyleşiyi merak ediyorsanız…

Türkçe sözlü rock müziğin sevilen gruplarından Gripin, kendi adını verdiği ikinci albümünü geçtiğimiz günlerde SONY BMG etiketiyle yayınladı. Grubun ünü genç müzik dinleyicileri içinde hayli yüksek. İnternet sitelerindeki forumlarda ve sözlüklerde onlarla ilgili her gelişme sıkı bir biçimde takip ediliyor. Müziğe ‘cover’ yaparak başlayıp daha sonra kendi müziğine yönelen ve sekiz yıldır müzik üreten grubun ömrünün yarısı yeraltında, yarısı yerüstünde geçti. 2004’te yayınladıkları ilk albümleri ile yerüstüne çıkan grubun beş üyesi var. Grubun iki kurucusu Birol Namoğlu (solist) ve Evren Gülçığ (bas gitar). Diğer üç üye ise Arda İnceoğlu (klavye), Murat Başdeğen (elektrik gitar) ve İlker Baliç (davul). Daha önce dinlemediyseniz adına bakıp da ‘içimdeki sancıya iyi gelir’ derseniz yanılırsınız. Bu Gripin bilakis, sancıyı artırıyor. Çünkü her şeye ‘iyi gelen’ Gripin’in, o strafora benzer kabuğuyla boğaza düğümlenen yanını oluşturuyorlar daha çok.

Söyleşide, askerde olduğu için Evren yoktu. Bu yüzden Birol, Evren’in yerine de konuştu. Daha çok Birol’un cevap vermesi bu yüzden. Tabii grubun solisti olduğu için şarkıları söylemek gibi, grubu anlatmak da daha çok ona düştü.

Ömrünüzün yarısı yeraltında, yarısı yerüstünde geçti. İkisi arasında fark var mı?

Birol:İkisi arasında dağlar kadar fark var. Performansların, festivallerin olduğu o dönemin keyfi başka. İstanbul’da bir dinleyici kitlemiz vardı. Cover şarkılar yapıyor, eğleniyorduk. Daha sonra besteler yapmaya, konserler vermeye başladık. Albümden sonraki ikinci dört yılda ise yine içimizden dökülenleri paylaştık dinleyici ile; ama daha zordu. Anadolu’da da tanınmaya başladık ve daha çok kendi emeğimizi paylaşıyorduk.

Underground dinleyici, grupla kendini özdeşleştirir genelde, grup yerüstüne çıktıktan sonra biraz bozulur, grup elinden çıkmış gibi olur. Sizde de oldu mu?

Arda:Olmadı. Aksine büyük destek verdiler. Yanımızda olduklarını hep hissettirdiler.

Birol: Onlara ‘artı birler’ diyoruz. Gripin artı bir yani. Sanki beş yüz kadar değiller de üç bin kişilermiş gibi hissettirdiler kendilerini.

Murat:Konserlerde bestelerimizi çalarken gelen isteklerin ‘cover’lardan değil de bestelerimizden olması, bizi kendi şarkılarımızı söylemeye, albüm yapmaya motive etti.

Birol: Eski uçaklar ilk çalıştırılırken pervaneleri elle çevrilir ya... O günkü dinleyicilerimiz o eldi. Motor çalıştı ve seyir sürüyor.

Gruplar genelde ilk albümlerine kendi adlarını verir. Sizde neden ikinci albümde?

Birol:Şarkılarımız hazırdı. Ancak bilincimiz, teknik altyapımız bugünkü müziğimizi yapmamız için eksikti. Noktasına, virgülüne kadar, içimizden gelmiş, her cümlesine emek harcanmış, ‘Gripin’in yapmak istediği budur’ dediğimiz albüm oldu bu. O yüzden adımızla yayınlamak istedik.

Gruplar ‘kendi müziğini yapabilmek’ için prodüktöre teslim olmaz, düzenlemeyi de yapmak ister. Prodüktörle çalıştınız. Kendi müziğinizi yapmayı engelledi mi bu?

Murat: Prodüktörün yaptığını, dışarıdan bir müdahale değil, onu içimizden biri olarak gördüğümüz için Gripin’in yapmak istediğinden farklı bir şey çıkmadı.

Birol:Avantajımız, Haluk Kurosman’ın sadece prodüktör değil; bize bir abi olması, müzikal anlayışlarımızın örtüşmesi... Doğru prodüktör ile çalışıldığında bir avantaj bu.

Arda: Yapımda bir süre sonra objektif olamıyorsunuz yaptığınıza. Daha güzel olabilecek bir şeyi ya da bir hatayı görmüyorsunuz.

İlker:Bizi çok iyi tanıyan ve sanki içimizden birinin müdahalesi gibiydi.

Albümde Emre Aydın, Pamela ve MaNga’dan Ferman var. Nasıl oldu?

Birol: Uzun zamandır bir tanışıklığımız var Ferman ile. Zaten bir gün bir şey yapacaktık. Rap’in protest ruhuna uygun düştüğünü düşündüğümüz bir şarkıda, yine bu türün sokak ağzına uygun bir bölüm vardı ve Ferman’sız olmazdı. Emre ile olan ise tamamen tesadüf. Albümün sonuna gelmişiz, yorulmuşuz. ‘Sensiz İstanbul’a düşmanım’ şarkısının büyük kısmı belli; ama eksikti. Zaten burada aynı stüdyoyu paylaşıyoruz. ‘Bir el at bakalım ne çıkacak’ derken öyle oldu.

Murat:Gördük ki hem tarzı hem de ses rengi çok uygundu bu şarkıya. Yazmışken de söylemesini istedik. O da kırmadı ve söyledi.

İlker:Pamela’nın düet yaptığı ‘Zor Geliyor’da kadın-erkek düet gerekiyordu. Güzel olacağını düşündük ve teklif ettik. Çok şey kattı parçaya, güzel oldu.

Gripin adı sizinle ne kadar örtüşüyor?

Birol:Bir espri ile yola çıktı ve kaldı. Değiştirme şansımız da olmadı. Olsaydı değiştirir miydik, onu da bilmiyoruz.

İlker:Ama bu ilaçla pek örtüşmüyoruz. O ilaç ağrıya iyi geliyor, biz ise artırıyoruz. Bizim şarkılarımız ağlatır.

İlk albümdeki ‘Karışmasın Kimseler’i neydi bu kadar sevdiren, müziği mi, sözü mü, sadakate yaptığı vurgu mu?

Birol: Gerçek olması sanırım. Tam anlamıyla dökülmüş bir gerçekliği dillendiriyor. Modern dünyada, büyük şehirlerde o duyguyu bulmak hakikaten zor, o derece bir aşk ve sadakatin bulunmazlığıydı belki.

Murat:Sözlerin samimiyetinden. Sonuçta herkesin yaşadığı bir durum.

Albümün ‘Karışmasın Kimseler’i hangisi?

Birol:‘Sensiz İstanbul’a Düşmanım’ ve ‘Hiç Gelme Gideceksen’.

Bu albümün tanıtım konserleri olacak mı?

Birol:İlk konser 13 Nisan’da İstanbul’da. Sonra Karadeniz’den başlayacak ve pek çok ili kapsayacak bir turne programımız var.

Son albümdeki ‘Baba Mesleği’ politik duruşu ve mesajı ile dikkat çeken bir şarkı...

Birol:Bombalanan Bağdat’ta, Beyrut’ta ya da başka bir şehirde hayatını kaybetmiş, daha yürümeyi bile bilmeyen bir çocuğun ağzından dökülenlerden ibaret ‘Baba Mesleği’. Bu tabloya sebep olanların en tepesinde görünen baba ve oğula işaret ediyor. Ferman da sokaktaki adamın diliyle, o güçlere sesleniyor, bize bulaşmayın diyor. Uyanık olmamız gerektiğini hatırlatan bir şarkı bu.

‘Kanla karışık yağmurlarla özgürlük yağıyor üstümüze’ sözünü söyleyen ne size?

İlker:Şarkılarımızda hikâyelerimizi, şahit olduklarımızı anlattık hep. Şu anda bunu yaşıyoruz. Bütün dünya yaşıyor bunu. Buna bir isyanımız bizim... Bombardımanlardan sonra el kadar bebeklerin cesetleri çıkarıldı enkazların altından, buna bir tanıklık...

Acı bir hava tahmini veriyorsunuz bir bakıma: Havada kanla karışık yağmur var...

Birol: Geleceğe ve bugüne dair hissettiğimiz hava tahmini bu. Aşkta da karamsardı. Ya da daha gerçekçi, daha hassas... Bir popçu böyle bir şarkı yapsa, herkese hitap etme kaygısı olduğu için dinleyici kaybeder. Bizim böyle bir derdimiz yok.


Röportaj: Burhan Eren

Zaman Gazetesi - 01 Nisan 2007

1 yorum:

meri_irim dedi ki...

bence şarkınız çok harika bu arada solistiniz kim öğrenebilirmiyim lütfen.hepiniz süpersiniz.başarılar diliyorum.bence dünyanın en büyük ozanları sizsiniz.:):):)